Türkiye’nin Kadına Karşı Ayrımcılığı Önleme Komitesi’ne Sunduğu Altıncı Periyodik Rapor için STK Gölge Raporu
View/ Open
Türkiye’nin Kadına Karşı Ayrımcılığı Önleme Komitesi’ne Sunduğu Altıncı Periyodik Rapor için STK Gölge Raporu
Author
CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu
TCK Kadın Platformu
Date
2010Metadata
Show full item recordAbstract
Bu Gölge Rapor, Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Komitesi (CEDAW) tarafından Türkiye‘nin 6. Periyodik Gözden Geçirilmesi kapsamında,
Türkiye‘de kadınların yaşadığı ayrımcılıklara dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. Türk Ceza
Kanunu Kadın Platformu ve CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu tarafından hazırlanan
rapor kadın hakları örgütlerinin oluşturduğu altı adet platformu tarafından da desteklenmiştir.
Türkiye‘nin bir önceki gözden geçirilme tarihi olan 2005‘ten bu yana kadınlara yönelik
ayrımcılığın ortadan kaldırılması adına sınırlı bir ilerleme sağlanmış, devletin kapsamlı bir
toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yolunda gösterdiği siyasi irade yetersiz kalmıştır.
Bazı olumlu adımlar çoğunlukla kadın hareketinin kararlı savunuculuk faaliyetleri sayesinde
atılmış olsa da, bu ilerlemeler aynı oranda uygulamaya yansıtılamamıştır. Bu ilerlemelerden
bazıları parlamentoda Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu‘nun kurulması, Anayasa
Değişikliği Paketi‘ne geçici özel önlemlerin dâhil edilmesi, kadın istihdamının artırılması için
sosyal güvenlik primlerinde indirime gidilmesidir. Kadın sivil toplum kuruluşları (STK‘lar)
bu gelişmeleri takdir etmekle birlikte, kararlılıkla sürdürülen yasal reform süreçleri, etkin
uygulamalar, yeterli kaynak aktarımı ve bütünsel bir politika değişikliği konusunda somut
ilerlemeler kısıtlı kaldığından, bir önceki gözden geçirme sürecindeki konuların ve
taleplerinin büyük bölümünü, aşağıda ayrıntılarıyla inceleneceği gibi, tekrarlamak durumunda
kalmışlardır.
Genel duruma baktığımızda, devletin yasalar önünde kapsayıcı bir kadın-erkek eşitliğine olan
bağlılığının, göstermiş olduğu bazen isteksiz, bazen kararsız, bazen de tümüyle karşı bir
tutum sergileyen resmi söylemi de yansıtan bir biçimde, eksik kaldığını görüyoruz. Bu siyasi
arzu/inanç eksikliği her yasal reform düzenlemesinde yarım, eksik ya da tartışmalı hususlar
kalmasına ve uygulamada neredeyse hiçbir somut ilerleme kaydedilmemesine yol açmıştır.
Özellikle kaynak dağılımın iyileştirilmesi konusundaki isteksizlik, CEDAW Sözleşmesi‘yle
ulaşılması arzulanan yasal ve fiili kadın-erkek eşitliğini sağlamayı zorlaştırmaktadır. Kadın ve
Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı ve ulusal mekanizma (Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü –
KSGM) ile kadın örgütleri arasındaki diyalog, kısıtlı ve sıkıntılıdır. Bunun bir diğer sonucu,
somut toplumsal cinsiyet göstergelerinin büyük çoğunluğunda iyileşme görülmemesidir.
Türkiye‘de kadınların önemli bir kısmı yasal haklarını bilmezken, yasaların uygulanması için
farkındalık yaratma çabaları yetersiz kalmaktadır. Yukarıda bahsedilen iki konunun birleşimi
ve yasa uygulayıcıların toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık düzeylerinin yetersiz
olması, kadınların adalete ve yasalarda belirtilen hizmetlere erişmelerini engellemektedir.
Rapor dönemi boyunca Türkiye‘de artan muhafazakâr davranış biçimleri de kadınların hak ve
özgürlüklerini kullanmalarını giderek artan ölçüde tehdit etmektedir. Kadınların hâlihazırda
kazanmış oldukları yasal haklarından geri adım atılmak istenmekte, mevcut ayrımcılıkların
ortadan kaldırılması için yapılan çalışmalar çoğu zaman dirençle karşılık bulmaktadır. Olumlu
gelişmelerin bazıları bile muhafazakâr alt metinler taşımakta ve var olan hak ve özgürlüklerin
ihlaline sebep olabilecek boşluklar içermektedir. Örneğin, hem hükümetin 2007‘de sunduğu
yeni Anayasa taslağında, hem de Mayıs 2010‘da TBMM‘de kabul edilen Anayasa değişiklik
paketinde, kadınlara ―korunmayı gerektiren kesimler‖ olarak yer verilmiştir. Ayrıca, 2008‘de
kabul edilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (SSGSS) Türk Medeni
Kanunu‘nun (TMK) gerisine düşmüş, kadınların mevcut sosyal güvenlik hakları ellerinden
5
alınmıştır. CEDAW Komitesi‘nin 10. sorusuna istinaden; kadınların çekirdek ve geniş ailenin
bakıcısı olarak görüldüğü, toplumsal cinsiyet rollerinin kesin çizgilerle ayrıldığı normatif aile
yapısına giderek artan bir vurgu yapılmaktadır. Siyasi irade ve toplumsal söylem de çeşitli
vesilelerle bu artan muhafazakârlığı yansıtmaktadır; bunun yankıları, Başbakan‘ın verdiği
―kadınlar en az üç çocuk doğurmalı‖ beyanında, Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan‘ın
―eşcinsellik hastalıktır‖ yorumunda ve yükselen mahalle baskısı ve hoşgörüsüzlüğe işaret
eden toplumsal araştırmalarda1 görülmektedir.
Devletin CEDAW sürecine olan bağlılığı ve kadın sivil toplum örgütleri ile olan diyaloğu da
bu dönemde kısıtlı olmuştur: Türkiye‘nin 4. ve 5. Birleştirilmiş Gözden Geçirilmesi
Süreci‘nden bu yana ulusal mekanizma, yani KSGM, 2005 tarihli Nihai Görüşlerin çevirisi ve
dağıtımı sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmemiştir. İki yıl boyunca STK‘ların çeviri ve
dağıtım hakkındaki ısrarlı soruları cevapsız bırakılmış ve gönderdikleri dilekçelere yanıt
verilmemiştir. STK‘lar Nihai Görüşlerin resmi çevirisine ancak Nisan 2007‘de, 6. Devlet
Raporu‘nun hazırlık toplantısı sırasında ulaşabilmişlerdir. Ulusal mekanizma yetkililerinden
bu konuda alınan bilgiye göre, Nihai Görüşlerin çevirisi sadece parlamentodaki kadın
milletvekillerine, ilgili bakanlıklara ve bazı kurumlara gönderilmiştir.
Devlet Raporunun hazırlanması sürecinde STK‘larla iki toplantı yapılmasına rağmen,
STK‘ların görüşleri Rapora ancak kısıtlı bir şekilde yansıtılmıştır. Bu toplantılara katılmış
olan STK‘lar Devlet Rapor‘una ancak rapor CEDAW Sekretaryası‘na gönderildikten sonra,
KSGM‘nin web sitesinde yayınladığı tarihte erişebilmiştir.
Devlet Raporu incelendiğinde, Raporda yer alan verilerin, 2005‘te gerçekleşen 4. ve 5.
Birleştirilmiş Gözden Geçirilme Süreci‘nden bu yana olanları yeterince kapsamadığı, eski
verilerin ve yorumların aynen tekrarlandığı görülecektir.2 Hükümet CEDAW Komitesi‘ne ve
Komite‘nin Sorularına verdiği cevaplarda da cinsiyete dayalı ayrımcılığın sona erdirilmesine
yönelik gelecek planları ve girişimleriyle ilgili sorulara somut yanıtlar verememekte,
hâlihazırda devam eden bazı kısa dönemli projeleri tekrarlamaktan ileri gidememektedir.
Türkiye‘de kadın-erkek eşitliğinin sağlanması konusunda son derece önemli bir mekanizma
olan CEDAW sürecinin sorunsuz işleyebilmesi için Türkiye, Sözleşme‘nin 29. maddesine
koyduğu çekinceyi kaldırmalıdır.