Piyasa, Politika ve Toplumsal Cinsiyet Kıskacında Kadın Emeği
Göster/ Aç
Piyasa, Politika ve Toplumsal Cinsiyet Kıskacında Kadın Emeği
Yazar
Körükmez, Lülüfer
Tarih
2021Üst Veri
Tüm öğe kaydını gösterÖzet
Bu rapor, Türkiyeli ve Suriyeli kadınların ev dışı ücretli işgücüne katılımlarının
belirleyenlerini ve etkilerini toplumsal cinsiyet ve gruplar arası ilişkiyi odağına
alarak anlamayı amaçlamaktadır. Bu anlama çabası, makro politikalar, politik
ve ekonomik bağlam ve toplumsal cinsiyet rejimleri kesişiminde oluşturulan
bir analiz çerçevesinden yapılıyor.
Çalışmanın hedeflerinden birisi, kadınların ev dışı ücretli işe girişlerini
ve çalışmaya devam edip etmeme kararlarının belirleyenlerini ortaya
koymaktır. Bir diğer hedef ise, Türkiyeli ve Suriyeli kadınların birlikte çalışma
deneyimlerinin, ırkçılık ve yabancı düşmanlığına etkisini anlamaktır.
Araştırma kapsamında Gaziantep ve İstanbul’da 36 yarı yapılandırılmış
derinlemesine mülakat ve altı odak grup toplantısı gerçekleştirilmiştir.
Katılımcıların yaklaşık %40’ı 26-35, %27’si ise 36-45 yaş aralığında yer alırken
%63’ü evlidir. Kadınların 18’i tekstil sektöründe, 18’i hizmet sektöründe
çalışırken 7’si kendi iş yerini işletiyor, 7’si temizlik işi yapıyor ve 5’i ise
görüşmenin yapıldığı anda işsiz idi.
Ev dışı ücretli işe giriş ve çalışmaya devam etmenin belirleyenleri Türkiyeli ve
Suriyeli kadınlarda ortaklaşmaktadır. Piyasa koşulları ve toplumsal cinsiyet
rejimleri, bir yandan kadınların erişebileceği işleri ve iş koşullarını belirlerken
diğer yandan da kadınların çalışma hayatında kalıp kalmayacaklarını da
belirlemektedir.
Çalışma hayatında kalmanın en önemli belirleyenleri, iş koşulları ve toplumsal
cinsiyet rejimidir. Hem Türkiyeli hem de Suriyeli kadınlarda, düşük ücretle ve
sigortasız çalışmaya ek olarak, ev ve çocuk bakımının kadınların sorumluluğu
adledilmesi ve bu yükün hafifletilmesinde kamusal hizmetlerin olmayışı,
kadınların zorunlu oldukları süre boyunca çalışmaları sonucunu doğurmaktadır.
Bu nedenle, evlilik, çocuk sahibi olmak veya ekonomik darboğazın geçilmesi
kadınların işten ayrılmasını getirmektedir.
Türkiyeli ve Suriyeli kadınların iş ve çalışma koşulları ortaklaşmakla birlikte,
Türkiyeli kadınların eğitim düzeyinin Suriyeli kadınlardan daha düşük olduğu
görülmektedir. Bu da, mültecilerin kalifikasyonlarından daha düşük işler
yapmak zorunda kaldıklarını göstermektedir.
Suriyeli mülteciler için Geçici Koruma rejimi enformel çalışma koşullarını
oluşturan ve devam ettiren, Suriyelileri piyasanın ihtiyacı olan güvencesiz
işgücü olarak istifade etmesine açık konumda bırakmaktadır.
Enformel piyasa koşulları Türkiyelileri ve Suriyelileri, geçimlerini sağlamak için rekabet eden iki ayrı grup olarak konumlanmasına neden olmaktadır. Özellikle
tekstil gibi enformel istihdamın ve sömürünün yüksek olduğu sektörlerde
iş bulmak ve gelir elde etmek, Türkiyeliler ve Suriyeliler arasında çatışma ve
düşmanlığın zeminini hazırlamaktadır.
Gerek Türkiyeliler gerekse de Suriyeliler için, beceri ve meslek edindirme,
işgücü piyasasına erişimin sağlanması, girişimciliğin özendirilmesi gibi “kendi
ayakları üstünde durma” (self-reliance) programların, piyasa koşulları göz
önüne alınmadan hedef grubun yaşam koşullarında kalıcı etki oluşturması
önemli kısıtlılıklar taşımaktadır.
Suriyeli mültecilere yönelik düşmanca ve ırkçı tutumlarda, politikacılar ve
medya tarafından üretilen ve yaygınlaştırılan söylem ve temsillerin önemli
yer tuttuğu görülmektedir.
Araştırma, sosyal temasın, ırkçılığı ve düşmanlığı azaltarak eşitlik temelinde
birlikte yaşamı kurmada anahtar olduğu varsayımının sınırlılıklarını ortaya
koymuştur. Yoksulluk, güvencesizlik ve piyasa koşullarında rekabet ve hayatta
kalmaya çalışma, işyerinde ve mahallede fiziksel yakınlığın temasa ve empatiye
dönmesini engellemektedir. Hem Türkiyeliler hem Suriyeliler için koruyucu
ve destekleyici mekanizma ve politikalar olmaksızın fiziksel yakınlığın sosyal
temasa ve sosyal temasın da birlikte yaşamın kurulmasına evrilmesi mümkün
görünmemektedir.