Show simple item record

dc.contributor.authorÖzberk, Ebru
dc.date.accessioned2020-05-29T19:35:17Z
dc.date.available2020-05-29T19:35:17Z
dc.date.issued2003
dc.identifier.urihttp://dspace.ceid.org.tr/xmlui/handle/1/52
dc.description.abstractDoğum kontrol yöntemleri kadınların yaşantılarını düzenlemeleri ve sağlıklarını korumaları için çok önemli bir potansiyele sahiptir. Doğum kontrol yöntemlerinin kullanılması ve yaygınlaştırılması, doğumun zamanlamasının belirlenmesine imkan verir. Erken yaşta ve sık doğumlar önlenerek kadınların sağlığının korunmasına katkıda bulunabilir. Ancak doğum kontrolü savunusu, Malthuscu nüfus kontrolü savlan ile kesişince, doğum kontrolünün kadınların hayatlarını ve sağlıklarını iyileştirmek bir yana zararlı etkileri oldu. Malthus tarafından ortaya konulan nüfus kontrolü yaklaşımında, yoksulluğun nedeni hızlı nüfus artışı ile açıklanmakta ve çözüm olara yoksul sınıfların üremelerine sınırlama getirilmesi önerilmektedir. Daha sonra Malthus'un takipçileri Malthus' un bu temel düşüncesinden hareketle nüfus kontrolünü savunmaktadırlar. Bu yaklaşım kısaca toplumdaki ayrıcalıklı grupların üremesinin desteklenmesi ve diğerlerinin üremesinin sınırlandırılması olarak formüle edilebilir. II. Dünya savaşından sonra, tüm dünyada yaygın biçimde Neo-Malthuscu yaklaşım etkin olmuştur. En temelde bu yaklaşım, III. Dünya ülkelerinin ekonomik geri kalmışlığını aşın nüfus artışı ile açıklamakta ve bu ülkelerde aile planlaması programlarının uygulanmalarını sağlamaktadır. Tüm doğum kontrol yöntemleri geliştirildiği dönemlerde bu yöntemler Batıda yoksul ve beyaz olmayan kadınlar ve III. Dünya ülkelerindeki yoksul kadınlar üzerinde denenmiştir. Özellikle III. Dünya' da anne-çocuk sağlığı ve kadın statüsünü iyileştirme programlarınındaki 123temel motivasyon nüfusun kontrol edilmesidir. Bunun için kimi zaman maddi teşvikler kimi zaman da zor kullanılmıştır. Türkiye'de 1960'lara kadar nüfus artışı desteklenmiş ve bunun için çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bunu izleyen yıllarda özellikle Devlet Planlama Teşkilatı kalkınma planlarında nüfus artışını azaltıcı tedbirleri temel hedefleri arasına koymuştur. Buradaki varsayım kalkınmanın gerçekleşmesinin önündeki en önemli engelin yüksek doğurganlık olduğu iddiasıdır. Bu dönemde kalkınmanın en temel göstergesi kişi başına düşen gelirin büyüklüğüdür. Nüfus artış hızı yüksek olduğu sürece kişi başına düşen gelir sınırlı kalacağı savunuluyordu. 1970'lerin ortalarında özellikle III. Dünya ülkeleri'nden bu yaklaşıma eleştiriler gelmiştir. Sosyal ve ekonomik gelişme olmaksızın tek başına nüfusun azalmasının kalkınmayı sağlamayacağı, tam tersine ancak sosyal ve ekonomik gelişmeler olursa nüfus artış hızının azalacağı savunulmuştur. Bu değişim Türkiye'de de kalkınma planlarına yansımıştır. 1990'lardan sonra uluslararası metinlerde aile planlaması kavramının yerine daha geniş kapsamlı üreme sağlığı ve üreme hakkı kavramı kullanılmıştır. Bu kavramla nüfus politikalarındaki hedef nüfus kontrolünden, demografik hedeflerden bireylerin tüm yaşantıları boyunca sağlıklı ve doyum sağladıkları bir cinsel yaşantı ve üreme sağlığına yönelmektedir. Ancak bireylerin seçim haklan üzerinde duran bu yaklaşım bireylerin seçimlerini belirleyen etkenleri göz önüne almamaktadır. Ayrıca her ne kadar yeni kavramlarla bezenmiş dahi olsa uygulanan programlarda temel hedef kadınların doğurganlığının azaltılmasıdır. Türkiye'de nüfus politikaları hiç bir dönemde içi dinamikler tarafından belirlenmemiştir. Uluslar arası bağlamın etkisi çok daha belirleyici olmaktadır. 124Kahire' deki Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı ve Pekin' de yapılan Dünya Kadın Konferansı' nda biçimlenen üreme hakkı ve üreme sağlığı, kalkınma planlarında hedef olarak sunulmaktadır. Ancak bu hedefleri gerçekleştirecek politikalar uygulanmamaktadır. Neo-liberal ekonomk politikalarla sağlık hizmetlerindeki kamunun payı gittikçe düşürülmekte, buna bağlı olarak bu hizmetlere en çok ihtiyaç duyan yoksul, kırsal kesimde yaşayan kadınlar mahrum kalmaktadır. Üreme hakkı farklı yöntemler ve olası yan etkileri konusunda kullanıcıları bilgilendirilmesini gerektirmektedir; ancak Türkiye'de özellikle RİA ve doğum kontrol happına ağırlık verilmektedir. Ayrıca bu hizmetler ağırlıklı olarak büyük kentlerde yürütülmektedir. Türkiye'de nüfus politikaları, kadınların kendi bedenleri üzerindeki denetimlerini artırmayı, toplumsal konumlarını iyileştirmeyi, sağlıklarını korumayı veya kadına yönelik şiddeti engellemeyi hedeflemez. İzlenen politikalarda kadın, nüfus artış hızını azaltmada bir araç olarak görülür.en_US
dc.language.isotren_US
dc.publisherAnkara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalıen_US
dc.subjectDoğum kontrolüen_US
dc.subjectContraceptionen_US
dc.subjectKadınlaren_US
dc.subjectWomenen_US
dc.subjectNüfusen_US
dc.subjectPopulationen_US
dc.subjectNüfus artışıen_US
dc.subjectPopulation growthen_US
dc.subjectNüfus planlamasıen_US
dc.subjectPopulation planningen_US
dc.subjectNüfus politikalarıen_US
dc.subjectPopulation policiesen_US
dc.titleNÜFUS POLİTİKALARI VE KADIN BEDENİ ÜZERİNDEKİ DENETİMen_US
dc.typeThesisen_US


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record