dc.contributor.author | KAOS GL | |
dc.date.accessioned | 2020-06-28T09:58:45Z | |
dc.date.available | 2020-06-28T09:58:45Z | |
dc.date.issued | 2018 | |
dc.identifier.uri | http://dspace.ceid.org.tr/xmlui/handle/1/474 | |
dc.description | Bu kitap, Kaos GL Derneği tarafından, İsveç Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Ajansı’nın (SIDA) destekleriyle yayımlanmıştır. Bu, yayın içeriğinin SIDA’nın resmi görüşünü yansıttığı anlamına gelmemektedir. | en_US |
dc.description.abstract | Kaos GL Derneği tarafından gerçekleştirilen Kamu Sektörü Çalışanı LGBTİ’lerin Durumu 2017 Yılı Araştırması’na, Türkiye kamu sektöründe memur kadrosunda çalışan 59 kişi (%73,75), sözleşmeli 11 kişi (%13,75) ve kamuya iş yapan taşeron bir şirkette çalışan 10 kişi (%12,5) olmak üzere toplam 80 kişi katılmıştır. Katılımcılarımızın büyük bölümü eğitim, sağlık, akademi, sosyal hizmet ve ruh sağlığı alanlarındandır. Önceki yıllardaki araştırma bulgularına1 ve Özel Sektör Çalışanı LGBTİ’lerin Durumu Araştırması’na2 benzer şekilde bu yıl da örneklem içinde kıdemli memur ve orta düzey yönetici az sayıdadır; üst düzey yönetici ise bulunmamaktadır. Bu bulgunun gerek özel sektör gerekse kamu alanında yaptığımız önceki araştırmalarla tutarlı olduğu göz önüne alındığında, kolay gözlemlenebilir olmayan fakat sistematik ve kurumsal bir ayrımcılık pratiği ile karşı karşıya olduğumuz düşünülebilir.
Kamu idaresinin, yasal ve normatif yükümlülüklerini yerine getirmek yerine LGBTİ çalışanların görünür olmalarının bedelini daha da ağırlaştıracak çalışma koşulları ortaya çıkaran bir anlayış sergilediğini, katılımcılarımızın aktarımlarından hareketle bu yıl da gözlemlemekteyiz. Örneklemimizi oluşturan çalışanlardan büyük çoğunluğu, cinsiyet kimliği veya cinsel yönelimlerini gizleyerek, olmadıkları biri gibi davranmaya çalışarak, açık ve gizil bir baskı ve tehdit algısı içinde işgünlerini geçirmektedirler. LGBTİ çalışanlar birbirleriyle etkileşim içinde olabilirlerse işyerinde yaşanan psikolojik baskılarla daha iyi başa çıkabilirler. Ancak, dayanışma içinde davranmalarının görünürlüklerini arttırabileceği endişesi böylesi bir etkileşimi engellemektedir. Araştırmamızın bulgularına göre, meslek örgütleri ve sendikalar da bu siyasi ortamın baskısından bütünüyle kurtulamamakta, gerekli zihniyet dönüşümünü sağlayamamakta ve dolayısıyla LGBTİ çalışanlar için ayrımcılıkla mücadele konusunda etkili bir hak arama ve dayanışma alanı işlevini yerine getirememektedir.
Kamu sektöründeki işyerlerinde LGBTİ haklarını koruyacak ve destekleyecek mekanizmaların genel olarak var olmadığı, var olduklarının algılandığı istisnai durumlarda ise etkililikleri konusunda büyük kuşkuların bulunduğu görülmektedir. Katılımcılarımızın yüzde 71’inin ya doğrudan bir ayrımcılık deneyimi yaşadığı ya da yaşamamak için cinsel kimliğini gizlediği düşünüldüğünde, bu kurulların sadece mevcudiyetlerinin yeterli olmadığı, LGBTİ çalışanların haklarının korunacağına ilişkin genel bir kurumsal ve toplumsal algının gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Araştırmamızın bulguları, kamudaki LGBTİ çalışanların çalışma ortamlarının sadece kişilere doğrudan veya dolaylı zarar veren hak ihlallerine yol açmadığını, aynı zamanda, işyerine aidiyeti, iş doyumunu ve verimliliği doğrudan etkileyen sonuçlar yarattığını ortaya koymaktadır. Ayrımcılık deneyimleri ve hak ihlalleri işyeri ve iş saatleriyle sınırlı kalmamakta, genel kamusal kontrol yoluyla iş dışına da taşmaktadır. Son dönemde OHAL uygulamalarının yarattığı politik ortam ile demokratik örgütlenme ve ifade özgürlüğü önündeki engeller, işyerinde ve iş dışında cinsel kimlik açısından açık davranabilme ve hak arama koşullarını daha da zorlaştırmıştır. Ayrıca, LGBTİ’lerin örgütlenme ve ifade özgürlüğü önündeki kısıtlayıcı kamusal uygulamalar - örneğin Ankara Valiliği’nin yasaklama kararı3 - genel olarak toplumsal meşruiyet ve görünürlük imkânlarını da olumsuz etkilemektedir.
Sonuç olarak, katılımcılarımızın da sıklıkla belirttikleri gibi, LGBTİ çalışanların kamu işyerlerindeki çalışma koşullarının düzeltilmesi ve kamunun yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesi ancak egemen zihniyetin ve politik iklimin değişmesiyle mümkün olabilir. Toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı hak ihlallerinin ve ayrımcılığın ortadan kalkması ve çalışma koşullarının eşitlikçi ve adil bir biçimde dönüştürülmesi ancak meslek örgütlerinin ve sivil toplum örgütlenmelerinin çalışmalarını özgürce yapabilmeleriyle sağlanabilir.
Prof. Dr. Melek Göregenli
İzmir, 2018 | en_US |
dc.language.iso | tr | en_US |
dc.publisher | Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (Kaos GL) | en_US |
dc.subject | LGBT | en_US |
dc.subject | Çalışma yaşamı, Türkiye | en_US |
dc.subject | Working life, Turkey | en_US |
dc.subject | Gay rights, Turkey | en_US |
dc.subject | Eşcinsel hakları, Türkiye | en_US |
dc.subject | Sexual minorities, Legal status, laws, etc., Turkey | en_US |
dc.subject | Cinsel azınlıklar, Hukuki statü, yasalar, vb., Türkiye | en_US |
dc.subject | Transgender people, Legal status, laws, etc., Turkey | en_US |
dc.subject | Trans bireyler, Hukuki statü, yasalar, vb., Türkiye | en_US |
dc.title | Türkiye’de Kamu Çalışanı Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İntersekslerin Durumu 2017 | en_US |
dc.type | Sivil Kuruluş Raporu | en_US |