Show simple item record

dc.contributor.authorKAOS GL
dc.date.accessioned2020-06-28T09:49:11Z
dc.date.available2020-06-28T09:49:11Z
dc.date.issued2018-01
dc.identifier.urihttp://dspace.ceid.org.tr/xmlui/handle/1/473
dc.descriptionBu rapor, Açık Toplum Vakfı ve İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı’nın (SIDA) katkılarıyla, Kaos Gey Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği tarafından hazırlanmıştır. Bu, yayın içeriğinin Açık Toplum Vakfı veya SIDA’nın resmi görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.en_US
dc.description.abstractKaos GL’nin geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da tekrarlanan araştırmasının bulguları genel olarak değerlendirildiğinde ve nefret suçu mağdurlarının aktarımları incelendiğinde görülmektedir ki başlıca dinamiklerde herhangi bir olumluya doğru değişim yoktur. Aksine, özellikle mağdurların kendilerini ve deneyimlerini görünür kılmaları konusunda bir gerileme yaşanmaktadır. Bu sonuç, bir kez daha, nefret suçlarının, yöneldikleri grup ya da kişiler kadar, genel olarak toplumun bütün kesimlerini etkileyen politik ve zihniyet yapılarına işaret etmektedir. Tam da bu nedenle, nefret suçları kavramı, bir hukuki terim olmasının yanı sıra kişilerarası ilişkileri, gruplar arası ilişkileri, toplumsal bağları, paylaşılan değerleri ve toplumsal ideolojiler gibi pek çok olguyu doğrudan etkileyen bir kavram olarak aynı zamanda sosyal bilimlerin çalışma alanına girmektedir. Bir kişi ya da gruba, ait olduğu kimliği, inancı, politik görüşü, cinsiyeti, cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği gibi nedenlerle, farklı biçimlerde zarar verme amacıyla saldırılması sonucunda oluşan suçlar genel olarak “nefret suçları” olarak tanımlanmaktadır. Bu suçlar, mağdurlarını herhangi bir eylemleri nedeniyle, yani gerçekleştirilen bir edim sonucunda değil, gerçek ya da algılanan renkleri, milliyetleri, cinsel yönelimleri, görünümleri, etnik kökenleri, bir başka söyleyişle “eylemleri değil var oluşları nedeniyle” hedef alırlar. Dolayısıyla, diğer suçlardan yapısal bir farkları vardır. Bu nedenle “yanlılık suçları” olarak da adlandırılmaktadırlar. Failler tarafından gerçekleştirilen sözlü ya da fiziksel saldırılar için mağdurun grup aidiyetinin gerçek olması bile gerekmemekte, zaman zaman faillerin mağdurun grup aidiyetine ilişkin sanıları, atıfları ve değerlendirmeleri yeterli olmaktadır. Dolayısıyla cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime dayalı nefret suçları, zaten görünmez olan LGBTİ bireyleri, nefret suçlarından korunmak için daha da görünmez olmaya iterek, varoluşsal bir tehdide dönüşebilmektedir. Bu akademik bilgiler, doğal olarak bir toplumda eşitsizlik ve adaletsizliklerin artmasının, hukukun zayıflamasının ve hak aramaya ilişkin yasal ve normatif süreçlerin yeterince sağlıklı çalışmamasının, nefret suçlarının hem artışına neden olabileceğine hem de görünür hale getirilmesini engelleyebileceğine işaret etmektedir. Türkiye’de geçtiğimiz yıl OHAL koşullarına bağlı olarak demokratik değerlerde ve uygulamalarda görülen gerilemenin, nefret suçlarının artışına doğrudan etkisi olmasa da, görünür kılınmasının ve hak arama süreçlerinin önünde ciddi engeller oluşturduğu düşünülmektedir. Sosyal bilimler alanında yapılan çalışmalar, bir toplumu oluşturan farklı gruplara ilişkin iktidar ve kamu otoritelerinin kullandıkları söylemin toplumsal pratikleri doğrudan etkilediğini göstermektedir. Grup aidiyetlerinin ve gruplar arası ilişkilerin söylemler aracılığıyla inşa edildiği, anlamlandırıldığı ve meşrulaştırıldığı açıktır. Kamu otoritelerince ve medyada yaygın olarak kullanılan söylemler aracılığıyla anlamlandırılan grup aidiyetlikleri, gruplar arası ilişkiler bağlamında, “benzerlik ve farklılıkların” üretilmesini ve böylece “iç grup” ve “dış grup” ayrımının belirginleşmesini sağlar. Bu ilişkilerle birlikte şekillenen kamusal alandaysa farklı ideolojilere sahip gruplar arasında gücün nasıl dağılacağı yine söylemler sayesinde belirlenir, sürdürülür ve meşrulaştırılır. Bu anlamda kamu otoriteleri ve yaygın medya sadece söylemlerin değil, aynı zamanda söylemleri inşa eden ideolojilerin de toplum tarafından içselleştirildiği bir kaynak niteliğindedir. LGBTİ bireylere ilişkin gayrimeşrulaştırıcı bir çerçevede geliştirilen söylemler, nefret suçlarını yaygınlaştırmakta, en azından cesaretlendirmektedir. Aşağıda dikkatlerinize sunulan 2017 yılı boyunca gerçekleşen saldırıların yanı sıra kamu otoritelerinin yasaklama kararları ve belirli gruplar tarafından gerçekleştirilen LGBTİ’lere yönelik açık nefret söylemi ve suçu içeren açıklamalar, yasal takibe uğramak bir yana, kamu otoriteleri tarafından uygulamalarıyla meşrulaştırılmaktadır. Ayrıca, kadınlara, çocuklara ve başka toplumsal gruplara yönelik şiddet ve nefret suçlarının da aynı zihniyet yapısından beslendiği ve giderek yaygınlaştığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Bütün bu olumsuz toplumsal ideolojik zihniyet yapılarının ve egemen erkeklik söyleminin ürettiği nefret suçlarına karşın, LGBTİ bireylerin, bu suçları ve bu suçlara yol açan ideolojik arkaplanı görünür kılmaya ve onunla mücadele etmeye yönelik çabaları da sürmektedir. Bu rapor, bu çabanın bir adımı olarak değerlendirilmelidir. Nefret suçlarına karşı mücadeleye katkıda bulunması dileğiyle. Prof. Dr. Melek Göregenli İzmir, Ocak 2018en_US
dc.language.isotren_US
dc.publisherKaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (Kaos GL)en_US
dc.subjectHomofobien_US
dc.subjectHomophobiaen_US
dc.subjectNefret suçları, Türkiyeen_US
dc.subjectHate crimes, Turkeyen_US
dc.subjectNefret söylemi, Türkiyeen_US
dc.subjectHate speech, Turkeyen_US
dc.titleTürkiye'de 2017 Yılında Gerçekleşen Homofobi ve Transfobi Temelli Nefret Suçları Raporuen_US
dc.typeSivil Kuruluş Raporuen_US


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record