Show simple item record

dc.contributor.authorMAZLUMDER
dc.date.accessioned2020-06-26T14:18:32Z
dc.date.available2020-06-26T14:18:32Z
dc.date.issued2014-05
dc.identifier.urihttp://dspace.ceid.org.tr/xmlui/handle/1/397
dc.description.abstractSuriye’de son üç yıldır süren çatışmalı ortamdan kaçan 4 milyondan fazla insan yerlerinden yurtlarından ayrılmak zorunda bırakıldı ve 2,5 milyona yakın insan komşu ülkelere sığındı. Sığınılan bu ülkelerin başında Suriye ile 877 km sınırı olan Türkiye geliyordu. İki ülke arasında geniş bir sınır bulunması, geçmişten bugüne süregelen akrabalık ve ticaret ilişkileri, Türkiye tarafından çatışmaların başından itibaren sığınmacılara yönelik genel olarak uygulanan “açık kapı politikası” ve benzeri misafirperver politikalar, çatışmalı ortamdan canlarını kurtarmak için kaçan Suriyeliler için ülkeyi tercih sebebi yaptı. Kısa süre içerisinde, başta sınır illerinde ve büyükşehirlerde olmak üzere ülkede Suriyeli sığınmacı nüfusunda hızlı bir artış yaşandı. Suriye’de 21 Ağustos 2013 tarihinde yaşanan çatışmalarda Şam yakınlarındaki Doğu Guta bölgesinde kimyasal silah kullanımı sonrası Suriye’ye yönelik askeri müdahale olasılığının gündeme gelmesi, Suriye’den komşu ülkelere sığınmacı hareketliliğinde artışa neden oldu. Suriye’de yaşanan insani kriz, beklenilenden farklı bir gelişim göstererek Türkiye’yi de derinden etkiledi. Türkiye’nin, çatışmaların başı itibarıyla sığınmacılara yönelik misafirperver bir politika yürüttüğü söylenebilir, ancak sığınmacı nüfusundaki beklenmeyen artış, barınma, sağlık, eğitim ihtiyaçlarının karşılanması ve güvenlik noktasında bir takım zaafların oluşmasına neden oldu. Bilindiği gibi, sığınmacıların büyük çoğunluğunu “hassas grup” olarak nitelendirilen kadın ve çocuklar oluşturmaktadır. Son dönemde, sığınmacıların yaşam koşullarının ağırlaştığı; bazılarının kış şartlarında açık alanlarda ikamet etmek durumunda kaldığı, emek sömürüsü ve cinsel istismar vakalarının yaşandığı yönündeki haberler basına da yansıdı. Bu gelişmeler, sığınmacı nüfusundaki artışla olduğu kadar, Türkiye’nin mülteci/sığınmacı politikasındaki yaklaşım sorunu ve alt yapı eksikliği ile de ilişkilidir. Bugüne kadar “iltica hakkı”nın uluslararası literatürdeki tanımına uygun politikalar üretilmesi sürecinin Türkiye’de ağır bir gelişim gösterdiği söylenebilir. Bu nedenle kitlesel göçlere yönelik hızlı ve geçici tedbirlerle, toplumun misafirperverliği ve tahammül sınırları ölçüsünde destek mekanizmaları geliştirilebilmiştir. Bu raporda, güvenlik açısından daha fazla risk altında olan, kamp dışında yaşayan Suriyeli sığınmacı kadınların yaşam koşullarına ve kadın olmaları nedeniyle ayrıca yaşadıkları sıkıntılara odaklanıldı. Bu çalışmanın toplumda konuya duyarlılık oluşturmasını, bu alanda çalışan STK’lar ile resmi kuruluşlara çalışmalarında ışık tutmasını ve sığınmacıların insanlık onuruna yaraşır yaşam koşullarına ulaşabilmesine katkı sunmasını umut ediyoruz. MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSALen_US
dc.language.isotren_US
dc.publisherMAZLUMDERen_US
dc.subjectMülteci kadınlar, Türkiyeen_US
dc.subjectMigrant women, Turkeyen_US
dc.subjectRefugees, Syria, Social conditionsen_US
dc.subjectMülteciler, Suriye, Sosyal koşullaren_US
dc.subjectRefugees, Government policy, Turkeyen_US
dc.subjectMülteciler, Hükümet politikası, Türkiyeen_US
dc.titleKamp Dışında Yaşayan Suriyeli Kadın Sığınmacılar Raporuen_US
dc.typeSivil Kuruluş Raporuen_US


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record