UNICEF Türkiye Yıllık Rapor 2018- TÜRKİYE – UNICEF ÜLKE İŞBİRLİĞİ PROGRAMI 2016-2020
Abstract
Türkiye, özellikle de sağlık ve eğitim alanlarında geniş
kapsamlı kamu hizmetleri sunan, köklü kurumları
bulunan ve üst-orta gelir grubunda yer alan bir ülkedir.
Türkiye’nin çocuk haklarını savunma ve ulusal sınırların
ötesinde de destekleme kapasitesi, kayda değer bir
düzeydedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında
mutlak yoksulluk neredeyse hiç bulunmamaktadır.
Ülkede bebek ölüm hızı, bin canlı doğumda 9,2'ye
düşmüştür (TÜİK, 2017). 6-13 yaşları arasındaki çocuklar
arasında okullaşma oranı %98'in üzerindedir. Öte
yandan, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin yanı sıra
bölgesel ve sosyoekonomik eşitsizlikler çocukların
hem yaşam koşullarını hem de kaliteli ve kapsayıcı
hizmetlere erişimini etkilemeye devam etmektedir.
Engeli olan, ebeveyn bakımından yoksun, kanun ile
ihtilafa düşmüş, çalışan ve mülteci olan çocuklar gibi
dezavantajlı çocuk gruplarının haklarının korunması için
özel çaba gösterilmesi gerekmektedir.
Türkiye'de 3,6 milyonu aşkın Suriyeli mülteci, geçici
koruma altında bulunmakta ve bu mültecilerin 1,6
milyondan fazlasını çocuklar oluşturmaktadır. Diğer
ülkelerden gelen kayıtlı mülteci ve sığınmacı sayısı
ise 400.000 civarındadır. Bu çocukların sosyal koruma
ihtiyaçlarının karşılanması ve hizmetlere erişimlerinin
sağlanmasında güçlükler devam etmektedir. Bunlara
ek olarak çocuklar; yaşadıkları travmalar, dil sorunları
ve ayrımcılık nedeniyle de çeşitli olumsuzluklarla
karşılaşabilmektedir. Bunun yanı sıra, çocuklar da
dâhil olmak üzere düzensiz göçmenlerin bazıları,
Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşmakta ya da ulaşma
girişiminde bulunmakta ve birçoğu denizde ölüm
riskini göze almaktadır. Türkiye; bu mültecilerin
ihtiyaçlarına yanıt vermeye yönelik çabalarını kararlılıkla
sürdürmektedir ve mültecilerin geniş kapsamlı
hizmetlere erişimini sağlamak amacıyla ulusal
kaynaklarının önemli bir kısmını ayırmıştır. Bununla
birlikte, mülteci sayısının daha önce görülmemiş bir
düzeye ulaşması ve zorlayıcı koşulların devam etmesi
nedeniyle, uluslararası dayanışmanın sürdürülmesi
gerekmektedir.